11 Mayıs 2020

KONUK YAZAR:BEN BİLMEM YAŞIM BİLİR

Sevgili Pelin'in Gözlem Evi Okurları,
Bilim,sanat,kitap incelemesi,müzik listeleri derken sizinle güzel bir yol aldık.Özledim,özlettim biliyorum.
Bugün sizlere sunacağım yazı,bir takipçime ait. Konuk yazarımız sizi geçmişe götürecek, sevgi dolu bir yolculuğa çıkaracak.
Kelimeler arasında kaybolmanız ve kendinizi en çok istediğiniz yerde bulmanız dileğiyle,keyifli okumalar.


     Lise öğrencisi iken gittiğim üniversite hazırlık kursunun edebiyat sınavı test sorularından birisinin cevap şıkları arasında ‘ gençliğin avantajlarından birisi de hayatta yapılan yanlışları değiştirmeye yönelik önünde yeterince zaman olduğu ‘şeklindeydi.
      Edebiyatımızın büyük ustalarından Ömer Seyfettin’in orta okul yıllarımda okuduğum ‘İlk Düşen Ak’ isimli öyküsünde, saçlarına düşen ilk beyaz tel ile ilgili dünyalar dolusu şeyler yazmıştı. Saçlarımın henüz zümrüt siyah ve gür olduğu dönemlerde karşıma çıkan bu satırlar bana çok uzak geldiği gibi, biraz da sıkılmış kendimi hiç yazarın yerine koymak istememiştim.
      Ergenlik döneminde insana ilerleyen yaşlar Kaf Dağı’nın ardında gibi ulaşılmaz geliyor. ‘Otuz Beş Yaş ‘ şiirini ilk dinlediğimde bu yaşın neredeyse masallardaki devlerin yaşı kadar büyük bir yaş olduğunu düşünmüştüm. İnsan bu kadar yaşadığında daha yaşayacak bir o kadar zamanı olacaktı. Ne kadar uzun bir süreydi bu.
      1980’lerin ilk yarısında dönemin en popüler araçlarından olan yeni boyalı, sis lambalı ,lastikleri beyaz yanaklı Murat 124 ‘le Gazi Paşa Bulvarı'nda  gezmek. Trafiğin günümüzdeki gibi keşmekeş olmadığı, gelip geçenlerin plakayla bilindiği bir ortamda amfileri güçlü müzik setleriyle dönemin popüler şarkılarını topyekün dinlemek. Babadan kaçırılan kontak anahtarı ile istisnasız, her akşam Adnan Menderes Bulvarı'nda turlamak. Kafa da bir yığın jöle, altta  taşlanmış şarlo kot pantolon, ayakta espadril ile dolaşmak. Sulardaki yazlık sinemaların saray tahtından rahat tahta sandalyelerine kurularak, dışarıdan aldığımız şırdana ilaveten üzerine buz gibi kovadan çıkmış gazoz içmek. Gençlik filmlerini binbir hayalle izlemek. Şartları ve maliyeti az olmalarına rağmen büyük mutluluk duyduğumuz şeylerdi bunlar. Yakın zamanda yazmış olduğum ;
GÖKYÜZÜ PEMBEYMİŞ
BULUTLAR GÖKYÜZÜNE TIRMANMIŞ
AY DEDE YILDIZLARLA KOL KOLAYMIŞ
KİME NE?
BOZMAYIN KEYFİMİ!
ZATEN BAŞKA NE ZAMAN BÖYLE GÖREBİLİRİM Kİ ONLARI?

    Dizeleri o yaşlarımın masumiyetine bir göndermedir aslında.
        Kabul etmek gerekir ki  günümüzde gençlerimizin yaşam alanları daha kısıtlı.Özellikle gelecekle ilgili kaygıları eski dönemlere göre çok daha fazla ve derinden. İçinde bulundukları sosyal ve ekonomik yaşam şartlarının zorluğu ve  belirsizliği de ileriye dönük planlarını daha garantiye alacak şekilde düşünmeye, çalışmaya itiyor. Bir yerlere koşturmaktan etraflarına bakacak, soluklanacak zamanları yok kimi zaman.
       Aynı zamanda ergenlik dönemlerini de yaşıyorlar. Hani o bizimde zamanında yaşadığımız ama  çoğu zaman unuttuğumuz zamanlarımız.
       Gençler bizim yarınımız, umutlarımız, evlatlarımız. Onları çok sevelim ama önce anlayalım. Asla ama asla onlara  ilgisiz ve sevgisiz kalmayalım. Bırakalım bazen her şeyi onlar değil yaşları bilsin.
       Gençlerimizin neşe dolu cıvıltılarını her daim yaşamak  ve yaşatmak dileğiyle sevgi ve saygılarımla.
K.S

Previous Post
Next Post

post written by:

0 yorum: