26 Ağustos 2019

AY VE MATRUŞKALAR
Sevgili Pelin'in Gözlem Evi Takipçileri,
Instagram üzerinden yayınladığım anketim sonucunda önce bilimsel bir araştırma,daha sonra şiir türünü paylaşmaya karar verdim.Başlık kafa karıştırmaya yetmiş olabilir ancak güzel bir yolculuğa çıkaracak sizi.

Hepimizin bildiği gibi Ay,Dünya'nın uydusu.4,51 Milyar yaşında bir emektar,hizmeti nedir derseniz en önemlisinin dünyanın manyetik alanını düzenlemek olduğunu söyleyebilirim.Peki bu emektarın bir varisi olduğunu söylesem ne düşünürdünüz? Doğru okudunuz, çünkü 2016 tarihinde keşfedilmiş bir yarı uydumuz daha varmış.👯


Photo by David Menidrey on Unsplash

Yazıya başlamadan araştırmam uyduların uyduları var mıdır? konusu üzerineydi(matruşka başlığı da burdan doğdu) ancak okuduğum makaleler neticesinde bunun mümkün olmadığını öğrendim.Gezegenlerin çekim kuvvetinin uydulardan büyük olması,uyduların da kendi uydularına sahip olmalarını engelliyormuş.Uydunun uydusu,gezegenin çekim kuvveti ile direkt uyduluk unvanına yükseliyormuş meğer.


Minnoş yarı uydumuz 2016 HO3'e dönecek olursak,kendisi Ay'dan 39 kat daha uzakta bir asteroid.Araştırmalar 100 senedir uydumuz olduğunu gösteriyormuş.Bulunduğu yeri yüzyıllarca koruyacağı tahmin ediliyormuş genç arkadaşımızın.Çapının çok küçük olması nedeniyle herhangi bir tutulma,gelgit olayına da sebep olmuyormuş.Anlayacağınız üzere sakin bir yapısı var Ay'ın küçük kardeşinin.Merak edenler için yazımızı yarı uydu hakkında detaylı bilgi veren video ile taçlandırarak noktalayalım,keyifli seyirler.
Bilimle kalın.










19 Ağustos 2019

PELIN'IN GÖZLEM EVI AGUSTOS 2019 PLAYLISTI 💖

Değerli okurlar,okumakla kalmayıp kıymetli yorumlarını benle paylaşan sevgili takipçiler,
2019'un yaz aylarını bitirdiğimiz şu günlerde,bu yaz en çok dinlediğim eserlerden oluşan seçkiyi beğeninize sunuyorum.Keyifli dinlemeler.

1-)Khalid&Kane Brown-Saturday Nights Remix

Üst üste çıkardığı Suncity ve Free Spirit albümleri ile iyi bir çıkış yakalayan Khalid'den, alışıldığı gibi yumuşak tınılara sahip giriş parçamız.Buyrun.

2-)Harry Styles-Two Ghosts(Live in London)



Yaz-kış ayrımı yapılmaksızın dinlenebilen Soft Rock parçalarından.Live on Tour defalarca kez dinlendi.Canlı performansların hakkını veren yüksek bariton salon beyefendisi.

3-)Wale-On Chill(feat. Jeremih) 

Karşıma nerde çıktığını hatırlamadığım,sözlerini okuduktan sonra 'İşte Bu' dediğim şarkıdır kendisi.Ayrılığı acıtmadan anlatma, dalgaya alma akımını benimsemiş Wale Beyefendi.Şarkı ayrı 'chill',hissettirdikleri ayrı. 😇


4-)Big Sean-Single Again

2010'ların başında Rap'în haylaz çocuğu olan Big Sean yepyeni bir tarza bürünmüş, Bounce Back ile şaşırtmıştı 2017'de.Temmuz 2019 çıkışlı Single Again ile dertlere derman olmaya gelmiş gibi görünüyor.💣


5-)Ozuna,Daddy Yankee, J Balvin,Anuel AA-Baila Baila Baila (Remix)

Ozuna'nın tek başına söylediği versiyon oldukça popüler,160 milyonu devirmiş durumda.Takipçilerimin birçoğunun da bu şarkıyı bildiğini düşünüyorum.Yine de remix ve düet halini çok beğendim.İspanyolca'ya başlamışken sayfamda Latin rüzgarı estirmesem olmazdı.😜


6-)Fun.:We Are Young ft. Janelle Monae(Acoustic)

Bu ayın favori düeti.İzlerken gülümseme gitmiyor yüzünüzden.Gençlere,gençliği içinde hissedenlere.

7-)Zeki Müren-Aşkımızın Sevgimizin Üstünden


Liste sonlara yaklaşırken gerçek sanatçıları ve gerçek duyguları anmadan geçmeyelim.Naif,huzur veren 3 dakika,benden size bir Akdeniz gecesi gibi armağan.

8-)Oasis-Wonderwall Acoustic Funk Cover by Tom Butwin

YouTube'da takip ettiğim en kaliteli cover kanallarındann. Bir an önce ününe ün katmasını istediğim sanatçı.Yeni dönem tabirle ''underrated''. Bonus:Micheal Jackson şarkılarına yaptığı coverları da dinleyin derim.

9-)Cheap Thrills by Sia for Violin in ONE TAKE Loop Cover-Rob Landes

Undertale-Megalovania efsanesini çalması ile tanıdım sayfasını(bizim kuşak iyi bilir😆)Ardından abone oldum,iyi ki olmuşum.Sözlerden sıkılıp dinlemeye geldiğinizde notaların zaten söz olduğunu hatırlatan türden.

10-)*NSYNC-Bye Bye Bye 

Ekim 2009,esaslı bir nostalji ile yapıyorum bugün yazının kapanışını.Genel listeye de uygundur. Başrollerde genç tenor Justin Timberlake.

Müzikle kalın.💗


14 Ağustos 2019

OLMAK YA DA OLMAMAK; İŞTE BÜTÜN MESELE BU... MU?
William Shakespeare'in Hamlet oyununun 3.perde 1.sahne 63.satırda geçen ünlü tiradı. Herkesin kendince farklı anlamlar yüklediği ‘olmak ‘ acaba sizin için neyi ifade ediyor? İyi bir kariyer, iyi bir eş, sınırsız maddi imkanlar günümüzde büyük bir çoğunluğun ‘olmakla‘ eş değer gördüğü erişimler olarak düşünülebilir.
 Farkındalık;  ‘ olmanın’ anlamını kavramak ve konum belirlemek için ilk adım kabul edilirse;  Mevlana’nın  ''Hamdım, piştim, yandım'‘ sözleri tasavvufi olduğu kadar aynı zamanda evrensel olan insani erdemlere ulaşmanın da bir öyküsü olarak algılanabilir. Belki de her şey ne olduğumuzdan ziyade ne olmadığımızın farkına varmakla başlıyor. İnsanların sahip oldukları evlerinin metrekare büyüklükleri ya da arabalarının markası veya taşıdıkları ziynet eşyalarının gramıyla değerlendirildiği bir ‘ olmak ‘ kavramıyla iç içeyiz. Garip bir çelişkidir ki olmanın verebileceği sonsuz hazlardan uzak ve bihaber geçiyor günlerimiz. Olmaktan kasıt insani erdemlere, düşünce ve davranış tarzlarına ulaşabilmek demek. Sonrasında iyi bir anne, baba, eş, doktor, siyasetçi, sporcu aklınıza ne gelirse ekleyebilirsiniz. Hayatta maddi kazançlar olmalı, hayat zaten bir yarış ama bu yarışında olması gereken kuralları olmalı. Bu kuralın adı: OLMAK. Yunus Emre’ nin ilk anda sırtına yüklediği alıç heybesinden duyduğu mutluluk ile OLMADAN kazanılan maddi kazançların kıymeti aynı olmalı.

Kaç çocuğun başını okşadın? Kaç kez simitini paylaştın parktaki kuşlarla? Kaç kez yüreğin sızladı Afrikalı bir aça? Hiç daldan düşen bir kuş yavrusu bıraktın mı yuvasına? Uzak bir köy yolunda kilometrelerce okuluna yürüyen bir çocuğun sızısını hissettin mi bacaklarında? Hayal ettin mi bir akşam maden ocağında yemek yemeyi? Ana baba yolu bekleyen bir yetimin zamanını nasıl yitirdiğini düşündün mü?

Vaktiyle bir film izlemiştim. İki sevgili. Kız çok hasta. Hasta yatağından bahçe de görebileceği bir ağaç var. Mevsim sonbahar olduğu için sararan yapraklar bir bir dökülüyor. Hasta kız kendini şartlandırmış son yaprağın düşmesiyle kendisinin de öleceğine inanıyor. Fakat aradan zaman geçmesine rağmen ağaçta kalan son yaprak bir türlü düşmüyor ve kız bunun kendisi için mucize olduğuna inanıp hastalığını yeniyor. Ancak biz izleyiciler son yaprağın sevgilisi  tarafından ağaca iple bağlandığını ve bu yüzden düşmediğini filmin sonunda sonradan öğreniyoruz.

Şimdi hangimiz, hele de hiç tanımadığımız bir insanı hayata bağlamak için onun yaprağını ağaçta tutmaya çalışıyoruz... Veya bir diğer ağaçta bizim de bir yaprağımız olduğunu unutup bir gün bizimde bir ipe ihtiyacımız olabileceğini düşünüyoruz?
Başkası için kaç yaprak bağladınız ağaca?
Dünya büyük bir ağaç. Bizler aynı ağacın yaprakları. Aynı dalda bazen birbirinden habersiz belki de duyarsız. Yeşilimiz, sarımız, düşenimiz. Bir ipe muhtacımız.
Sözüm daha önce bağlamış veya eline ip almış olanlara. Diğerleri varın siz kendi yolunuza…

M.K



Fotoğraf:İlhan Maraşlı 

5 Ağustos 2019

Adana’yı Dinliyorum Eylül’de, Gözlerim Kapalı

Mis gibi tahıl kokusu dolar genzime. Gözlerimi kapatırım. Avuç içlerim karıncalara dönük. Başak uçları dolanır parmaklarıma. Rüzgarda birbirlerine yaslandıklarındaki çıtırtılarını duyarım ensemde. Bellidir güneşle boyandıkları görmesem de. Bir kelebek kanadı sürter koluma içim ürperir. Kırmızılarını döker gelincikler. Seyhan vakurca akar sıcağa inat. Merkez Camii’den dinler selayı. Fazla beklemez Taşköprü’dür bir sonraki durağı. Melekgirmez’de  aşlamacının demir taslarının şıngırtısı gelir. Yazılamayan en güzel notalarla yankılanır durur. Mısır Çarşısı’nda  dudaklarına kırmızısı bulaşmış küçük çocuklar ellerinde cam kupalar şalgam içerler. Bir havuçtan dişlerler, bir şalgamdan yudum çekerler.Çakmak Caddesi'nde oluk gibi insan akar durur sıcaktan yana yana. Bir o yandan bir bu yana.Birer ikişer.Kimi hayır, kimi şer. Sanırsın mahşer.

 Kebapların dumanı tüter, zırhlar tıngırdatır ahşap tezgahları. İnceden acılı bir ezme çeker kalfa. Usta zırh kıymasını çoktan saplamıştır kalın şişine. Pişmiş soğan birkaç sokak öteden burnundan çekip yakalar adamı. Sıkıysan gelme diğman durur mıhlanırsın. Elma şekerini düşürür bir çocuk annesine sarılır ağlamaya başlar.

 Bileziklerini sayar durur yan dükkandaki kuyumcu. Kafeslerinde kuşlar ötüşür. Çeşit çeşit, renk renk. Çerezcinin kavurma makinesi sokağa yakın döner durur. Leblebiler göz atar bağırları yanık. Ayçiçekleri tuzlanmış güneşten uzak. Tepeleme kardeşliği kavrulmuş fındıklar. Katlanmış külahlara üflenir açılıp doldurulsun diye. Binbir derde deva Çerçi Yusuf. Tahıllar, otlar, ballar, pekmezler, harnuplar. Şifa yolunda koşturup dururlar. Kimse ne yediğini bilmez tatlıcıda. Sinilerde sıcak şireden atlar tezgaha, tulumba, halka, karakuş, baklava. Yorgun geniş tencereli şırdancı tezgahı  gizlice bakar karşı kaldırımdan. Müdavimleriyle sözleşmiş geceyi bekler sessizce. 

Matbaaların ritimli ve güçlü makine sesleri dar sokakta her iki yana çarpa çarpa çatıları yalayarak göğe yükselir.Tahtalı Camii sokağında birkaç tiyatrocu rol keser kendi arasında. Ya da akşam oynanacak oyunun seyirci sayısını tartışır durur. Mersinli tantunici çoktan kavurmalıkları doğramış, büyük sinisini yağlamaya başlamıştır bile. Beyaz tekir kedi kapısından şöyle bir kendini gösterir. Bilir ki usta payını çoktan hazırlamıştır. İkindi namazından sonra akşam simitçisinin tek tekerli arabası görülür uzaktan. Taş fırının tatlı isli kokusu tüter hala üzerinde. Geçtiği yerlerdeki dükkanlarda çay kaşıklarının şıngırtısı eşlik eder ona. Zaman kaybetmez. Daha gidecek bir dolu yolu vardır. Abidin Paşa yokuşundan Kızılay Caddesine oradan Büyük Saat'e,Kazancılar Çarşısı'na kadar devam eder gider. Bir selam verir Ziya Paşa’ya sattığını satmıştır artık. Kalanı Ulu Camii bahçesindeki güvercinlerin kısmetidir.
Adana’yı dinliyorum. Gözlerim kapalı.Sıcağın adı sarı.Tenim güneşle boyalı.
Toprağın teri derinden. Bir ben varım bir de ben.

M.K


                          

Fotoğraf: İlhan Maraşlı